Japonya’daki endüstriyel yapı tasarımına baktığımızda, genelde <Design-Built> sistemiyle yapılmış binaların çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Bunda, mal sahiplerinin hızlı iş istemesi ve başlangıçtan bitişe kadar aynı şirketin işe hakim olması isteği önemli bir yer tutmaktadır. Bu konuda; projenin tasarımından teslim aşamasına kadar her türlü alt birimi bünyesinde bulunduran yapı şirketlerinin sahip oldukları deneyim, kısa zamanda daha ucuza mal edilen kaliteli yapıların oluşmasına imkan sağlamaktadır.
Mal sahibinin isteğinin şirket çalışanları tarafından kolayca anlaşılmasının işi kolaylaştırdığı gibi, özellikle tasarımın uygulanması sırasında çıkan sorunların gene aynı şirket elemanları tarafından çözümlenmesi beklenilen bir arzu şeklinde kendini göstermektedir. İnsan ilişkilerinin önemli olduğu ve bundan bir süre öncesine kadar ilişkiler ile proje ihaleleri kazanan şirketler, 1990dan sonraki ekonomik bunalım sırasında önemli değişiklikler geçirmiştir. İnsan ilişkileri, önemli olmakla beraber eski karar verici fonksiyonunu yitirmiş, yerine teknolojik ve prefabrik uygulamalar ile kolay ve ekonomik teklifi veren şirketlerin başarılı olduğu bir sisteminin yerine bırakmıştır. Dolayısıyla, özellikle son dönemlerdeki projelerde, tasarım aşamasındaki fikirlerin ancak %50sinin uygulanabilmesi, formdan çok fonksiyona dayalı yapıların inşa edilmesine neden olmuştur.
Genelde rakamlara bakacak olursak, 1997 yılı itibari ile endüstriyel yapılar için 2.6 trilyon yen harcanmış ve genel inşaat harcamalarında 3.4% bir paya sahip olmuştur. 50 büyük yapı firması aynı yılda 2.1 trilyon yen civarında sipariş almıştır ki, bu rakamlardan yapı şirketlerinin önemini bir kez daha anlayabiliriz. Son iki senede bu rakamlarda 23% kadar düşüş olmuş olmasına rağmen, dünya geneline baktığımızda 1.2 trilyon yen civarında 1999 yılı tahmini yatırımla, Japon endüstriyel yapı üretiminin kuvvetli çizgisini sürdürdüğünü söyleyebiliriz.
Japonya’nın belki de bu branştaki en bü......
>> Makaleninin tamamını görebilmek için üye olmalısınız. |